Jeotermal sular mineral açıdan oldukça zengindirler. Bulunduğu bölgeye göre sertlik, karbonat, sülfat ve silis içerikleri açısından farklılık gösterirler. Belli bir basınç ve sıcaklık ile yeryüzüne su-buhar karışımı şeklinde ulaşırlar. Bazı uygulamalarda eğer suyun basıncı, buhar kalitesi uygun ise su-buhar separatörlerinden geçirdikten sonra buharlaşma noktası düşük olan pentanın buharlaştırarak, türbini çevirir ve elektrik üretmede kullanılır. Bazı uygulamalarda kapalı devre şeklinde şehir ısıtmalarında eşanjörler vasıtasıyla kullanılırlar. Ya da sıcak su olarak kaplıca tarzı yerlerde kullanılırlar. Sonuç olarak suyun ısısında ve basıncından yararlanılır.
Su yeryüzüne çıkarken bünyesinde bulunan CO₂’nin uzaklaşması nedeniyle pH’ı yükselir ve içindeki mineraller çökme eğilimine girerler. Dengesi değişen bu suyun kuyularda ve irsaliye hatlarında özellikle depozit problemlerine sebep vermemeleri için bazı kimyasal uygulamalar yapılmaktadır. Bu uygulamalar kuyulara direkt olarak kimyasal dozajı yapılması suretiyle gerçekleştirilir. Kimyasal dozajı kuyularda MTA tarafından belirlenen bilezik (kabuklaşma) noktası denilen noktanın aşağısına gelecek şekilde uzun enjeksiyon hattıyla gerçekleştirilir. Bu yüzden bu uygulamada ilk dikkat edilmesi gereken nokta enjeksiyon noktasının kesinlikle kabuklaşma noktasının altında yapılması olacaktır. Kimyasal uygulama yapılan suyun karakterine bağlı olarak ürün ve dozajı belirlenir. Yeni açılan büyük kuyularda genellikle kimyasal denemesi sonrasında kullanıma karar verilir. Bu denemelerde dozaj sertlik ölçümüne bağlı olarak belirlenir. Kuyudan alınan su numunelerinde sertliğin aniden düştüğü değerin üzerindeki problemsiz nokta uygun dozaj noktası olarak belirlenir. Genel uygulamalarda suda 5 ppm civarı PO₄ görmek yeterli olabilir.